Kayıtlar

Kasım, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Koruyucu aile uygulaması

Resim
  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yürütülen  koruyucu aile uygulaması veya bakımı , belirli bir sebeple  ‘öz ailesi tarafından bakılamayan’ ve ‘evlat edindirilemeyen çocukların’  himaye edilmesini ya da koruma altına alınmasını ifade etmektedir. Koruyucu aile bakımına muhtaç çocuğun sağlıklı gelişimi açısından öz ailesi ile bağının ve/ya ilişkisinin sürmesinin gerekliliği ilkesi uyarınca bu uygulama, geçici süreli bir hizmet olarak öngörülmektedir. Zihinsel, bedensel ya da psikolojik sebeplerden; ekonomik imkânsızlıklardan; ya da boşanma veya ölüm gibi durumlardan ötürü aile bütünlükleri sona erebilmektedir. Çocukların doğal yetişme ve gelişme ortamını ortadan kaldıran bu türden durumlarda, öz ailenin şartları iyileşinceye kadar başka bir ailenin yanında çocukların bakımlarının sağlanması geçici bir tedbir olarak öngörülmektedir. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa göre,  “bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede o

Dünya Çocuk Hakları

Resim
  Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 yılında kabul edilen  ‘Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin  üzerinden tam 28 yıl geçti. Çocuğun  ‘yaşama, gelişme, korunma ve katılım hakkı ’ gibi haklarını güvence altına almayı; çocuğun sağlıklı ve verimli gelişimini temin etmeyi amaçlayan sözleşmenin üzerinden geçen onca yıla rağmen, ne yazık ki dünya çocuklarının  hak mahrumiyetleri ve mağduriyetleri  kesintisiz biçimde devam ediyor. Çocukların  ‘ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklarını’  teminat altına almayı ve bu konularda devletlerin çocuklara karşı  pozitif yükümlülüklerini  düzenlemeyi hedef alan bu sözleşmeyi imzalayan bütün dünya devletlerine rağmen, masumiyetin bekçisi olan çocuklar, kirli küresel güç mücadelelerinin ve savaşların kurbanları olmayı sürdürüyor.  Küçük bedenlerin masumiyetine ve insan onurunun masuniyetine vahşice kasteden kirli savaşların karanlık failleri,  en şatafatlı biçimde  çocuk hakları retoriği  üretmekten de geri dur

‘Yeni Orta Doğu’: Kaos ve Savaş Siyaseti

Resim
    Son günlerde Orta Doğu’da, bölgede yeni bir küresel stratejik adımın atılmakta olduğuna işaret eden bir takım hadiseler yaşanıyor. Peşi sıra sökün eden hadiselerden ilki, Lübnan Başbakanı’nın Riyad ziyaretinde görevinden istifasını duyurması olmuştur. Yemen’den Suudi Arabistan’a fırlatılan füze haberlerinin ardından Suud hanedanlığından prens ve bakanların ‘yolsuzluk operasyonu’ kapsamında gözaltına alındığı haberleri dünya gündemine düşmüştür. Bunun akabinde düşen helikopterde bir Suudi prensin hayatını yitirdiği haberi duyulmuştur. Bütün bu olaylar dizisi ve gerçekleşen operasyonlar, kraliyet içinde tasfiyelerin ve/ya taht kavgalarının eşliğinde yürütülen bir  küresel proje  olduğuna işaret etmektedir. Bu olayların başlangıç noktası, Trump’ın başkanlığı sonrasında gerçekleşen Suudi Arabistan ziyaretidir. Bu ziyaret, Amerikan dış politikasının yeniden  İran’ı düşmanlaştıran  güvenlik paradigmasını yaşama geçirmesinin stratejik adımı olmuştur. Bu adımın tem

Yargısal Adalet ve Muhabbet Erdemi

Keşfedici aklı; üretken zihin dünyası ve nitelikli emek kapasitesi ile bilgi ve bilimden teknolojiye oldukça yüksek bir gelişim seyri sergilemek suretiyle insanoğlu,  ‘modern bir uygarlık’  birikimi var etmiştir. Çeşitlenen toplumsal ilişki biçimleri; çoğalarak farklılaşan organik sosyolojik iş bölümleri; giderek artan ekonomik ve kültürel zenginlikler vb. beraberinde modern uygarlığın kendine özgü bir  sosyal düzen inşasını  mümkün kılmıştır. Bu doğrultuda  modern hukuk düzeni ve yargı adaleti  sistematik bir yapıya ve kurumsal bir inşaya dönüşmüştür. Ancak bütün bu  sistemsel-yapısal dönüşüme  rağmen, toplumsal meselelerin, daha özelde  hukuki nizaların ya da çekişmelerin  çözümlenmesinde  ‘ideal iletişimsel’  bir zemin ve çözüm yöntemleri teşkil etme noktasında modern toplumların  muzdaripliği  ortadadır. Bu ve buna benzer toplumsal ızdıraplarımızı teskin ve çözümleme sadedinde  kadim tarihsel hafızamıza  referansta bulunmak durumundayız. Kuşkusuz bu minvalde düşünceleri