Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

‘Araf Çağı’: Hegemonya sonrası dönem

“ 1990’dan 2025/2050’ye kadar olan dönemde çok büyük ihtimalle, barış, istikrar ve meşruiyet kıtlığı çekilecektir. Bunun nedeni kısmen, dünya sisteminin hegemonik gücü olan ABD’nin zayıflamasıdır. Ancak asıl neden bir dünya sistemi olarak dünya sistemindeki krizdir. ” Amerikalı ünlü sosyolog ve dünya sistemleri analisti Immanuel Wallerstein’ın bu kehaneti/öngörüsü, dünya sisteminde yaklaşık yarım yüzyıl (1945-1990) süren ABD hegemonyasının nihayete erdiğini kaydetmektedir. Ona göre, bu hegemonya ve/ya ‘umut çağı’ -çoğunlukla sahte umutlar da olsa- sona ermiştir.  ‘Umut çağı’  yerini istikrarsızlığın, düzensizliğin, güvensizliğin ve tekinsizliğin egemen olduğu bir çağa  ‘araf çağına’  bırakmıştır. Dünya sistemi tarihi açısından görece kısa dönemlere tekabül eden  hegemonya  dönemleri, sonrasında ortaya çıkan istikrarsızlıklara bağlı olarak meşruiyet yoksunluğu çekilen dönemler olmuştur. Bu dönemler, bizatihi  ‘güç tekelleşmesini’  tahkim edici unsurların kaçınılmaz biçimde

Kadına yönelik şiddet ve modern cinsiyet rejimi

Resim
  Modern endüstriyel kapitalist düzenin tarihî inşa süreci; üretim biçimleri, mülkiyet, bilgi teknolojileri, tüketim eğilimleri, kültürel kodlar, hukuk ve haklar düzeni, siyasal örgütlenme, ekonomik yapılanma vb. alanlarda yaşanan dönüşümlerle birlikte küreselleşen bir dünya var etmiştir. Küresel ölçekte  dönüştürücü bir kültürel hegemonya  kuran bu düzen, modern toplumlarda esaslı sosyolojik kırılmaları intaç etmiştir. Bu kırılma noktalarından birisini de  ‘modern cinsiyet rejimi’  oluşturmuştur. Endüstri devrimi ile birlikte ortaya çıkan insan gücü (emek) ihtiyacı; kolonyalist Batı dünyasının üretmiş olduğu  ‘şark dünyası’  tahayyülü; üretilen bu  Avrupa-merkezci ve ötekileştirici dünya tasarımına  izafe ettiği cinsiyet tahayyülü; bedenîlik üzerinden üretilen modern kadın imgesi vd. bu  cinsiyet rejiminin süreçsel dinamiklerini  ifade etmektedir. Bu  ‘modern cinsiyet rejimi’ , ne yazıktır ki, kadın hakları, özgürlük ve eşitlik taleplerini ve/ya söylemlerini kuramsal bir

Orta Doğu siyaseti ve sözde referandum

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), 25 Eylül tarihinde Irak merkezî yönetiminin karşıt tutumuna, Irak Federal Mahkemesinin anayasaya aykırılık hükmüne ve yürütmenin durdurulmasına yönelik kararına rağmen  sözde ‘bağımsızlık referandumunu’  gerçekleştirmiştir. Hukuki temelden ve siyasal meşruiyetten yoksun olan bu referandum kararına karşı başta Türkiye, bazı bölge ülkeleri ve uluslararası toplumun uyarılarını dikkate almayan IKBY,  de facto  bir durum ortaya çıkarmıştır. Irak’ın yaklaşık 14 yıl önce (2003) başlayan işgali ile birlikte, etnik, dinî ve mezhebî temelde ortaya çıkan büyük ayrışmalar, çatışmalar ve neticesinde dökülen kanlar coğrafyayı daha derin bir kaosa sürüklemiştir. Dikkat çekici bir biçimde hemen hemen aynı dönemde (2004) kısa bir zaman aralığında örgütsel yapılanmasını tamamlayan ve büyük bir mali kaynağa sahip olan DEAŞ terör örgütü, bu  yıkıcı kaosun  ürünü olarak varlık bulmuştur. Böylece takriben 3 trilyon dolarlık bir maliyete erişen bu işgal ha