Yaşadığımız çağ: ‘Eylemsizlik Gücü’
“Yaşadığımız çağ, esasen akıl ve tefekkür çağıdır; tutkudan yoksun, bir heyecanla parlayıp, sonra uslu uslu tekrar istirahate çekilen bir çağ.” (Sören Kierkegaard) Zamana kayıtlı bir varlık olarak içinde bulunduğumuz anı ve hayatımızı sürdürdüğümüz çağı idrak edebilmenin iştiyakına sahibizdir. İçinde yaşadığımız çağı, idrak kastı ile anlamlandırmaya çalışırız. Kimi zaman onu, bütünlüklü bir anlam dünyası olarak tavsif edici biçimde yorumlarız. Bu süreli ve kayıtlı maceranın akışkan mecralarını keşfe çıkarız. Kimi zaman keşfettikçe küçülen anlam dünyalarının içinde kayboluruz. Bazen içinde yaşadığımız ana ve zamana aidiyetimizi unuturuz. Yaşadığımız çağa ruhunu veren ayartıcı uyaranların esir aldığı yaşam teknolojisine esir oluruz. Aşktan ve tutkudan yoksunlaştıran ve her geçen gün giderek çoraklaştıran çağ zindanına hapsoluruz. Kimi zaman beşerî evrenimizi ağır bir yıkıma uğratan çağ yangınında yok oluruz. Böylece yaşadığımız çağ, bir esaret çağına dönüşür.