Kayıtlar

Haziran, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sünepelik: Çağın beşerî marazı

Resim
Modern çağ, maddeye mahkûm etmek ve manaya yabancılaştırmak suretiyle insanı, ölümcül duyarsızlıklara ve onarılması güç çaresizliklere doğru sürüklemiştir. Değer dünyasını, bizatihi insan aklının var ettiği kimi yıkıcı ikilemler üzerinden iğdiş etmiştir. Anlam ve değer dünyası ile yabancılaşma yaşayan modern insan; meta söylemlerin, saplantılı aidiyetlerin ve üstenci ideolojik örüntülerin ortaya çıkardığı anaforda  yönsüzlüğe  mahkûm olmuştur. Kendi eliyle biçimlendirdiği çağın derin çöküntüsü karşısında çaresizlik girdabına düşmüştür.  Bu çağ çöküntüsü,  bütünlüklü olarak akıl ve duygu kapasitesine istimdat ederek idrak edebilme keyfiyetimizi büyük ölçüde zaafa uğratmıştır.  Total toplumsal güvensizlik durumu,  kaçınılmaz olarak kolektif ruhsal çöküntülere yol vermiştir. Aklı yüceltirken duyguyu körelten; bedeni yaşatırken ruhu öldüren; imajı kutsarken fikri güdükleştiren bu  çağ çöküntüsü ;  sünepelik ve/ya sünepeleşme  olarak tesmiye edebileceğimiz  bünyesel beşeri bi

Katar krizi: Küresel tecrit politikası

BD Başkanı Donald Trump’ın ilk yurt dışı seyahat programının üç durağı (Suudi Arabistan, İsrail ve Vatikan), önümüzdeki süreçte Beyaz Saray’ın dış politik eksenine/perspektifine dair fikir vermektedir. Bu perspektifin ilk somut yansıması, Suudi Arabistan ziyaretinde kendisini ortaya koymuştur. Suudi yönetim, yanına Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’i de alarak Katar’a yönelik  tecrit politikasının  uygulanması konusunda Trump’ı ikna etmiştir.  Uluslararası kamuoyunda bu tecrit kararı;  ‘Katar’ın terör örgütlerine ve Müslüman Kardeşlere vermiş olduğu destek’; ‘el Cezire televizyonunun yayın politikası’; ve ‘İran ile yakın ilişkiler kurması’ gibi gerekçelere dayandırılmıştır. İronik biçimde terör örgütlerine destek iddiasında bulunan  tecritçi müttefikler,  hem soğuk savaş döneminde ve hem de özellikle 11 Eylül sonrası dönemde  sözde ‘İslami terör’  örgütlerinin  ideolojik, finansal ve kurumsal  yapılanmalarının aktörleri olmuşlardır. Katar, özellikle 1995 yılınd

Küresel terörizm endüstrisi ve Bush doktrini

Resim
‘Batı dünyasını bölen, uluslararası terörizm tehlikesi değil, bugünkü ABD hükûmetinin uluslararası hukuku görmezden gelen, Birleşmiş Milletleri kenara iten ve Avrupa’yla ilişkileri koparmayı göze alan politikalarıdır.’  Jürgen Habermas bu ifadeyi, küresel dünya düzeninde ciddi bir kırılmayı ve dönüşümü tetikleyen 11 Eylül 2001 terör saldırısı sonrasında, 2004 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin 43. Cumhuriyetçi Başkanı George W. Bush’un yeni düzen/güvenlik doktrinine telmihle kullanmıştır. Habermas’a göre, 11 Eylül terör saldırısının dünya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilmesi için bunun diğer dönüştürücü tarihî kırılmalar ile mukayese edilebilir olması gerekmektedir. Bu noktada ünlü siyaset kuramcısı, post-travmatik dönemde 11 Eylül hadisesinin ortaya çıkardığı yeni küresel politik durum; ve bu hadisenin ileride doğurması muhtemel sonuçları itibarıyla birinci dünya savaşı ile karşılaştırılabileceğini ifade etmektedir. Dünya si

Akademya’ya mensubiyet ve üniversitelerimiz

Dünyada yükseköğretim alanında egemen olan  okullaşma, globalleşme, büyüme ve ticarileşme trendi  Türk yükseköğretiminde de kendisini yoğun biçimde son onlu yıllarda göstermektedir. Artan okullaşma oranları ve sayıca çoğalan yükseköğretim kurumları bunun göstergesidir. Tüm bu göstergeler, kaçınılmaz biçimde sahip olduğumuz demografik, sosyolojik, ekonomik vd. dinamiklerin bir gereği olarak açıklanabilir. Ancak hem dâhili dinamiklerin ve hem de global trendin bir gereği olarak ortaya çıkan bu tablonun öze taalluk eden sorunlu bir boyutunun bulunduğu kuşku götürmez bir gerçektir. O da şudur: Üniversitelerimiz bütün kurumsal cesametlerine rağmen ciddi bir öz yitimine maruz kalmışlar ve  varoluşsal bir bunalıma  duçar olmuşlardır. Yüksek düzeyde bilgi üretiminin ve öğretiminin özerk tarihi kurumsal varlığı olarak inşa edilmiş olan üniversitelerin varoluşsal özü,  akademya / akademos  kavramının ruhunda mündemiçtir. Pozitivistik bilim ve teknoloji çağının ağır darbesinden bu

Akademya’ya mensubiyet ve üniversitelerimiz

Dünyada yükseköğretim alanında egemen olan  okullaşma, globalleşme, büyüme ve ticarileşme trendi  Türk yükseköğretiminde de kendisini yoğun biçimde son onlu yıllarda göstermektedir. Artan okullaşma oranları ve sayıca çoğalan yükseköğretim kurumları bunun göstergesidir. Tüm bu göstergeler, kaçınılmaz biçimde sahip olduğumuz demografik, sosyolojik, ekonomik vd. dinamiklerin bir gereği olarak açıklanabilir. Ancak hem dâhili dinamiklerin ve hem de global trendin bir gereği olarak ortaya çıkan bu tablonun öze taalluk eden sorunlu bir boyutunun bulunduğu kuşku götürmez bir gerçektir. O da şudur: Üniversitelerimiz bütün kurumsal cesametlerine rağmen ciddi bir öz yitimine maruz kalmışlar ve  varoluşsal bir bunalıma  duçar olmuşlardır. Yüksek düzeyde bilgi üretiminin ve öğretiminin özerk tarihi kurumsal varlığı olarak inşa edilmiş olan üniversitelerin varoluşsal özü,  akademya / akademos  kavramının ruhunda mündemiçtir. Pozitivistik bilim ve teknoloji çağının ağır darbesinden bu