Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi


Anayasa Değişiklik Kanununun 8. maddesi, mevcut anayasamızda ‘sorumsuz olan’ cumhurbaşkanının ‘görev ve yetkilerini’ düzenleyen 104. maddesine ilişkin bir değişiklik öngörmektedir. Bu değişiklik, tek başlı yürütme erkinin icrâî görev ve yetkilerini ‘Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine’ uygun biçimde yeniden düzenlemektedir. Atipik parlamenter sistemimizde ‘vesayet muhafızlığı’ payesi verilen cumhurbaşkanlığı makamının yetki alanı, yetki-sorumluluk dengesi doğrultusunda başkanlık sistemine uygun şekilde yeniden tanzim edilmektedir. Bu çerçevede, cumhurbaşkanının yürütme yetkisine ilişkin konularda ‘Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ çıkarabileceği öngörülmüştür.
Kararname yetkisi, başkanlık sistemine özgü yönetimsel bir enstrüman olarak ortaya çıkmıştır. İlgili sisteme özgü bu doğal yetki, doğrudan demokratik meşruiyete sahip olan tek kişilik yürütmenin kendi erksel alanına ilişkin öngörülmüş bir yetki olup, ‘yönetimin etkinliğini ve hesap verebilirliğini’ temin edici bir aygıt olarak tasarlanmıştır. Bu yetki üzerinden yürütme, kamusal politikalarını belirleme ve bu doğrultuda performatif kapasitesini ortaya koyma imkânına kavuşur. Denge-denetleme mekanizması açısından bu yetkinin sistemsel sınırları zorlayıp zorlamadığı; veya sistemin öngördüğü sert kuvvetler ayrılığı ilkesini aşındırıp aşındırmadığı meselesi gündeme gelmektedir.
Yetki unsuru açısından Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, yürütme görev ve yetkisi uhdesinde olan tek kişilik hükûmetin başı olarak cumhurbaşkanına özgülenmiştir. Konu unsuru açısından ise bu yetki, çift-yönlü bir sınırlandırmaya tabi tutulmuştur. Bunlardan ilki, yasama ile yürütme arasındaki ilişkilerin dengeleyici-denetleyici bir çerçevede tanzimi açısından sınırlayıcı anayasal hükümler öngörmüştür. Bu doğrultuda ilgili düzenleme, bu yetkinin sınırlarını şöyle belirlemiştir. a. ‘Anayasada yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez’; b. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz’; c. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz; d. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması hâlinde, kanun hükümleri uygulanır’; e. ‘TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hâle gelir.’
Konu unsuru açısından ikinci sınırlayıcı çerçeve, yürütmeye dair anayasadan kaynaklanan 6 asli yetki belirlenmek suretiyle gerçekleşmiştir. Bunlar; ‘Cumhurbaşkanı yardımcıları, Bakanlar ve üst kademe Kamu yöneticilerini atama ve görevden alma (m. 104); Bakanlık teşkilatlarının kurulması ve mevcut bakanlıkların teşkilat yapısında değişiklik yapabilme (m. 106); MGK sekreterliği teşkilat ve görevleri (m. 118); Yürütme alanında kamu tüzel kişiliği kurma (m. 123); Genelkurmay Başkanını atama (m. 117); Devlet Denetleme Kurulu (m. 108) ile ilgili kararname yetkileridir.
Denetim unsuru açısından değerlendirildiğinde bu yetki, yargısal denetime açıktır. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, anayasal yargı denetimine (‘soyut norm denetimi’) tabi kılınmıştır (m. 148). Ayrıca, ‘somut norm denetimi’ yoluyla da yargısal denetim imkânı söz konusudur. Bunun yanı sıra, Cumhurbaşkanı kararnameleri idari yargı denetimine de tabidir.
Mevcut anayasamızda olağanüstü hâl rejiminin bir unsuru olan sıkıyönetimin (m. 122) kaldırılmasını öngören yeni sistem, ‘Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamelerine’ ilişkin hukuki rejimi değiştirmektedir. Buna göre, 6 ay sınırı ile OHAL ilan edebilecek olan Cumhurbaşkanının MGK’dan görüş alma zorunluluğu kaldırılmıştır. OHAL Kararının aynı gün Resmî Gazete’de yayımlanması ve TBMM onayına sunulması koşulu getirilmiştir. OHAL süresince Cumhurbaşkanına Kararname çıkarma yetkisi, ‘3 ay içinde Meclis kararına bağlanmadığı takdirde kendiliğinden yürürlükten kalkacağı hükmüyle’ etkin yasama denetimine tabi kılınmıştır.

Mevcut sistem ile öngörülen sistemin mukayesesini yapan argümantasyonlar sıklıkla yöntemsel sorunlar taşımaktadır. Önerilen sistem, bizatihi özgül amaçları ve bunlara uygun denge unsurlarına sahip olup olmadığına göre değerlendirilmelidir. Bu durumu göz ardı eden önermeler, ‘alakasız amaç safsatası’ adı verilen bir tür sofistik çürütme ile maluldür. Her sistemin kendi amaçları ve bu amaçları gerçekleştirmeye yönelik araçları üzerinden değerlendirilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak, önerilen sistem ile tesis edilmesi öngörülen iktidar gücü dağılımının ve denge unsurlarının Cumhurbaşkanlığı sisteminin ruhuna ve amacına uyarlı olduğu söylenmelidir.
16.03.2017

Bu blogdaki popüler yayınlar

Temsilde Adalet ve Yönetimde İstikrar